Kuşların Yolculuğu

KUŞLARIN YOLCULUĞU 

THE JOURNEY OF BİRDS



Hatice Karaca, “Yola Düşende”,

tuval üzerine yağlı boya (85x120 cm), 2022.

Bulmak için yolda olmak gerekir.

Geleneksel tablolarda izleyiciye yönelik bakışla resmedilen kadın figürü tasvirlerine bir tepki olarak geçmişe ve şimdiye sırt çevirmiş, bu nedenle sırtı dönük bir kadın figürü resmedilmiştir. Resim sanatında gelişigüzel veya bilinçli bir şekilde tasarlanan resimlerden çok bulunduğu anı kayda geçirmeye odaklanan bu kompozisyonda, rehberi ara macao türü papağan olan bir kadın ve açması gereken bir kapı ile mavi ve kırmızı tonlarının harmanlandığı bir yüzey yaratılmıştır. “Tarik”, tasavvufi bir terim olarak yol demektir. Kişinin kendi manevi yolculuğunu ifade eder. Bir mürşitle çıkılan tasavvuf yolculuğu kişinin nefsini bilmesiyle tamamlanır. Sonrası gerçeğini bulmuş kişinin, yani kimliğini bulmuş kişinin yolculuğudur. Yola Düşende kendi kimliğini arayan bir kadını anlatmaktadır. Bu arayış, tasavvufî bir yolculuğu işaret etmektedir. Tasavvufta 7 aşama olarak belirtilen nefis mertebelerinin her birinin bir renkle sembolize edildiği bilinmektedir. Buna göre sürekli kötülüğü emreden nefis olarak nefs-i emmâre mavi renkle, kendi hatalarını görüp doğruya yönelmek isteyen nefis olarak nefs-i levvâme de kırmızı renkle sembolize edilmektedir. Resimde kadının, salt bedeni temsil eden mavi renkli bir giysi ile tasvir edilmesi nefs-i emmâreyi, bir mürşit gibi yolunu göstermek üzere omuzunda bulunan ve kırmızı renkle tasvir edilen papağan da nefs-i levvâmeyi ifade etmektedir. Kişinin yola düşmeyi istemesi için kendine değil, yolunu aydınlatana ve yola yönelmelidir.



Hatice Karaca, “Meyil”,

tuval üzerine yağlı boya (87x63 cm), 2024.

 

İnsan tekamülünün (seyr ü sülukunun) ilk mertebesi nefs-i emmâredir. Kötülüğü emreden nefis olarak tanınan bu mertebede kişi günahlara boğulmuş hâldedir. Ne hâlde olduğunu bilmez. Bu mertebenin rengi mavidir. Resmin zeminini oluşturan renk, bundan dolayı mavidir. Havaî olarak da ifade edilen bu renk, kişinin dünyaya olan meylini ifade eder. Başka tasavvufi tasniflerde bu mertebenin zevk hâlini ifade ettiği de yazılıdır. Makamı ise sadırdır. Kişi, dünyevi zevkleri maddesinde, yani sadrında hisseder. Mavi bir zeminde otların arasında var olmaya çalışan ötücü bir kuşla anlatılmak istenen, kişinin kendi yolculuğuna başladığı evredir. Kuş, bir otun üzerine konmuş ve yukarıya doğru bakmaktadır. Buradaki ot, maddi varlıkları temsil eder. Kuşu temsilen insan ruhu, makamı yukarılar olmasına rağmen maddeye bağlı bir vaziyette ve ulaşmak istediği yöne doğru bakmaktadır.



Hatice Karaca, “Muhabbet”,

tuval üzerine yağlı boya (87x63 cm), 2024.

 

Tekamülün ikinci mertebesi nefs-i levvâmedir. Kendini kınayan nefs olarak tanınan bu mertebede kişi günahlarını fark etmiş ve nefsinin, onu Allah’a yaklaştıracak fiillerden/hâllerden alıkoyduğunu anlamıştır. Bu nedenle nefsine karşı koymaya ve onu kınamaya başlamıştır. Hz. Peygamber’in (sav) buyurduğu gibi kişi, artık nefsiyle büyük cihat başlatmıştır. Bunu yapabilmek için sevmeye ihtiyaç vardır. O nedenle bu mertebenin hâli muhabbettir. Rengi ise sarıdır. Bu sebeple sarı bir zeminde oluşturulan tuvalde kanatlarını açmış ve aşağıya doğru bakan bir kuş resmedilmiştir. Bu durum, başladığı mertebenin farkında oluşu ifade etmektedir. Kuşun etrafındaki otlar, soluktur. Bu durum, dünyaya karşı koyup manevi âleme kanat açmış birinin dünyalık şeyleri nasıl gördüğünü göstermektedir.

 


Hatice Karaca, “Aşk”,

tuval üzerine yağlı boya (87x63 cm), 2024.

 

Tekamülün üçüncü mertebesi nefs-i mülhimedir. Kendisine ilham olunan nefs olarak tanınan bu mertebede kişi, nefsiyle giriştiği savaştan galip gelmeye başladıkça Allah tarafından kalbine ilâhî/manevi ilhamlar gelmeye başlar. Bu durum güzel bir şey gibi görünse de bazı tehlikeler içerir. Daha yola yeni çıkmışken, tamamlandığını düşünme tehlikesi vardır. Bu makamdaki kişilerin darlık ve sıkıntı hâlini çokça yaşadığı bilinir. Nitekim bu mertebenin hâli aşktır. Levvâmenin rengi kırmızı olduğu için tuvaldeki zemin renk kırmızıdır. Sanki suyun içinden çıkan bir otun/çalının üzerine konmuş bir kuş resmedilmiştir. Üzerinde bulunduğu şey deniz hissi uyandırmaktadır. Denizin kırmızı oluşu, kişinin içinde bulunduğu aşk hâlinin yakıcılığı, sıkıntı ve güç durumları ifade etmektedir. Sıkıntı ve zorluklar karşısında aşk ile direnen, var olan bir kişi resmedilmiş gibidir. Her an uçmaya hazır, ama sanki uçmak için birine ihtiyaç duyan…



Hatice Karaca, “Vuslat”,

tuval üzerine yağlı boya (87x63 cm), 2024.

 

Tekamülün dördüncü mertebesi nefs-i mutmainnedir. İtminana ermiş, tatmin olmuş nefis demektir. Burası tekamül yolculuğundaki tehlikenin azaldığı mertebedir. Bu mertebedeki kişi Allah’ın “Ey tatmin olmuş nefis! Sen O’ndan razı, O senden razı olarak Rabbine dön. Kullarımın arasına gir, cennetime gir (Fecr 27-30)” ayetlerinin mazharı olarak kabul edilir. Dolayısıyla bu kişinin hâli vuslattır. Yârine kavuşmuştur. Bu mertebenin rengi siyahtır. Bu nedenle resmin kompozisyonu siyah bir zemin üzerine kurulmuştur. Resimde başları ile selamlaşan iki kuş motifi vardır. Dervişlerin birbirinin ellerini öpmelerinden mülhem, birbirlerini başı ile selamlamaktadırlar. Resimdeki kuşlardan biri kişiyi (yolcuyu), diğeri de bu mertebede kişinin tâbi olması gereken mürşidi ifade etmektedir. Tasavvufta genel olarak bu mertebeden sonra kişinin yola bir mürşitle beraber gitmesi gerektiği belirtilir.  Resimdeki kuş figürünün saksağan oluşu; saksağanın, kuş türleri içerisinde kendi suretinin farkına varan tek kuş olmasından kaynaklanmaktadır.

  


Hatice Karaca, “Fenâ”,

tuval üzerine yağlı boya (87x63 cm), 2024.

 

Tekamülün beşinci mertebesi nefs-i râziyyedir. Allah’tan razı olan nefs anlamına gelir. Bu mertebenin ismi, Fecr Suresi 28. ayetten gelir.  Ayette “Sen O’ndan razı, O senden razı olarak Rabbine dön” denmektedir. Bu mertebede kişi, Allah’tan gelen her şeye razıdır. Allah’a karşı sürekli ve tam bir edep hâlindedir. Kendi fiilleri, Allah’ın fiillerinde fani olmuş, yani fenâ bulmuştur. Bu mertebenin rengi yeşildir. Resimdeki zemin nefs-i râziyyeyi temsilen yeşildir. Resmin merkezinde ötücü kuşlardan bir kuş vardır. Kuş, yine resmin merkezinde yer alan elife benzer şekildeki dimdik bir otun üzerinde başını göğe kaldırmış durumdadır. Kuşun resme bu şekilde konumlandırılmış olması, Allah’ı temsilen gökten gelecek her şeye razı oluşu ifade etmektedir. Çünkü Allah’ı çok sevmek, ondan gelecek her sıkıntıya razı olmayı gerektirir.

 


Hatice Karaca, “Bekâ”,

tuval üzerine yağlı boya (87x63 cm), 2024.

 

Tekamülün altıncı mertebesi nefs-i marziyyedir. Allah’ın kendisinden razı olduğu nefs anlamına gelir. Bu mertebenin ismi, Fecr Suresi 28. ayetten gelir.  Ayette “Sen O’ndan razı, O senden razı olarak Rabbine dön” denmektedir. Bu mertebedeki kişi, Allah’ın kendisinden razı olduğu kişidir. Kişi, burada korku ve ümit gibi hâllerden uzaklaşır tam bir aşk ve hayret ile Allah’a yönelir. İnsanî zaafları azalır, Allah’ın halifesi oluşun işaretlerini gösterir. Her hâlinde Allah ile hareket eder. Bu sebeple hâli sonsuzluğu yani bekâyı ifade eder. Bu mertebenin rengi beyazdır. Resim, bu sebeple beyaz bir zeminde yapılmıştır. Resmin merkezine yukarıdan inmekte olan bir kırlangıç kuşu resmedilmiştir. Kırlangıç kuşu, haberci oluşuyla dikkat çeker. Mevsimlerden haber verir ve insan yaşamına en yakın kuştur. Binaların köşelerine yuva yapar ve göçmendir. Nefs-i marziyyenin halifelik işaretleri göstermesiyle, kırlangıçların mevsim değişikliğine işaret etmeleri ilişkilendirilmiştir. Yine kuşun havada ve hareket hâlinde oluşu; marziyye mertebesindeki kişinin, ilahî olanı halka gösterdiğini ifade etmektedir.

 


Hatice Karaca, “Hiçlik”,

Ayna (87x63 cm), 2024.


Tekamülün yedinci, yani son mertebesi nefs-i sâfiyyedir. Nefsini bilme yolculuğunu tamamlamış, Allah’ın halifesi olarak insanların arasında yaşamaya devam eden kişidir. Her an Allah iledir ve baktığı her yerde O’nu görür. Kalbini böylesine temizleyip saflaştırdığı için her bakan onda kendini görür, o da her gördüğü kişinin zaaflarını, yeteneklerini görür. Bu mertebenin rengi, renksizliktir.  Sanatçı bu resimde hiçliği temsilen tuval yerine ayna koymayı tercih etmiştir. Bununla seyircinin resme baktığında nefs-i sâfiyyeye erişmiş bir kişinin, insanlara ayna oluşunu ifade etmek istemiştir. Hiç olan, başka her şey ve herkes olabilir. Ama biri olan, sadece kendisidir.

 

 


Hatice Karaca, “Yolcu”,

tuval üzerine yağlı boya (126x87 cm), 2024.

 

Resimde yedi renk şeridi üzerinde bir kuş tasvir edilmiştir. Her şerit ayrı renktedir. Bunlar sırasıyla mavi, kırmızı, yeşil, beyaz, sarı, mor ve siyahtır. Bu renkler, sırasıyla Halvetiliğin bir alt kolu olan Cerrahilik tarikatındaki nefis mertebelerini ifade eden renk sırasıdır. Her şeritte aynı yırtıcı kuş motifi, yani şahin vardır. Antropomorfik bir şekilde hırka giymiş biri şeklinde resmedilmiştir. Buradaki hırka, tasavvuf yoluna girenlerin giydikleri dervişliklik hırkasıdır. Kuşun, her şeritteki bakışı da farklıdır. Sağdan sola doğru gittikçe, yani nefis mertebelerini kat ettikçe bakışı keskinleşir ve yönünü değiştirir. Bu hâliyle tablo, bir seyr ü süluk resmi gibidir.

 


Hatice Karaca, “Hemdem”,

tuval üzerine yağlı boya (20x15 cm), 2024.

 

Aynı anı paylaşan anlamında çok yakın dost anlamına gelen hemdem, bu resimde tasavvuf yolundaki şeyh ve derviş için kullanılmıştır. Alt alta iki ayır kompozisyonun birbirini tamamladığı bir görsel resmedilmiştir. Görseldeki insan figürleri 2024 yılı Ramazan ayında TRT ekranlarında yayınlanan Aziz Mahmud Hüdayi Aşkın Yolculuğu adlı dizideki Şeyh Üftade Hazretleri ile Aziz Mahmud Hüdayi’yi canladıran oyunculara aittir. Bir tarikat adabı olarak birbirinin ellerini öpmektedirler. Bu, selamlaşan iki kişi arasında bir üstünlük olmadığını ifade etmek için yapılır. Dizide yer almayan bu sahne, sanatçının muhayyilesinde bir yolcu (derviş) ve rehber (şeyh) arasındaki dostluğu ve muhabbeti ifade eden bir tasavvufi işaret olarak resmedilmiştir. Resme bakarak hangisinin şeyh olduğu, iki hususla anlaşılmaktadır. İlki sağdaki figürün başındaki tacın destarlı olmasıdır. Yani tacın etrafında sarılı ve ucu omuzlarına düşen bir kumaş vardır. Ayrıca bu kişinin sakalları beyazdır. Daha yaşlı, kıdemli olduğu hissini vermektedir. Yine siyah sakallı figür daha çok eğildiği için, derviş selamı verirken dahi üstadının kendisinden daha üstün olduğunu ifade etmek ister gibidir. Resmin kırmızı bir zeminde yer alması, nefis mertebelerinin üçüncüsünün renginin kırmızı, hâlinin aşk oluşuyla ilişkilidir. Çünkü aşk yakıcıdır. Aynı görselin sarı zemin ağırlıklı olarak iki ötücü kuş ile resmedilmesi, kuşların taşıdığı sembolizmin açık hâlini yansıtmaktadır. Nitekim sarı renk de ikinci nefis mertebesinin rengidir.

 



Hatice Karaca, “Azade”,

tuval üzerine yağlı boya (45x40 cm), 2024.

 

Mor ve sarı ağırlıklı bir zeminde beyaz rengi de kullanılarak natürmort tekniği kullanılarak yapılmış bir resimdir. Resimde üç kuş bulunmaktadır. Bunlardan biri baş aşağı asılı ölü bir kuştur. Sanatçı bu figürde, Hollandalı natürmort sanatçılarının kullandığı ters ölü kuş motifinden ilham almıştır. O kuşun hemen altında ona bakan bir başka kuş bulunmaktadır. Hemen soldaki sarı zeminde ise üzerinde hırka, omuzunda heybe olan bir saksağan resmedilmiştir. Hırka, sağdaki kuşun derviş olduğuna işaret etmektedir. Diğer iki kuşta dervişlik veya tasavvufa dair herhangi bir iz görülmese de dervişi temsil eden kuşla aynı kompozisyonda yer almaları, yolda olan başka canlılar olduklarını ifade etmektedir, kendi yolunda yürüyen bütün insanlar gibi. Kuşların hepsi birbirinden farklı bir yolda ve başkasından azade bir hâldedir.



Hatice Karaca, “Hâmûşân”,

tuval üzerine yağlı boya (116x84 cm), 2024. 

Hâmûş, suskun demektir. Hâmûşân ise suskunlar anlamına gelir ve Mevleviler, kabristanlarına Hâmûşân derler. Çünkü ahirete göçenler artık bu dünyaya karşı susmuşlardır. Resimde beş farklı renkten oluşan bir zemin kullanılmıştır. Bu renkler kuşların üzerindeki beyaz ve siyah da dahil edildiğinde yediye çıkar. Resimde ressamın kendine has bir kompozisyon ile aktardığı renkler mavi, kırmızı, yeşil, beyaz, sarı, mor ve siyah sırasıyla düşünüldüğünde Halvetî tarikatlardan Cerrahîliğin yedi nefis mertebesindeki renkleri ifade etmektedir. Tablonun merkezinde iki saksağan kuşu resmedilmiştir. Saksağan, kuş türleri içerisinde kendi suretinin farkına varan tek kuş olarak bilinir. Kendini görür fakat kendini görmesi susmasına neden olur. Bu hâliyle resimdeki saksağanlar, şeyh ve dervişi temsil etmektedirler. Kuşların başında destarlı sikke bulunmaktadır. Destarlı sikke, halife olan dervişlere verilir. Şu durumda resimde biri şeyh, diğeri de manevi yolculuğunu tamamlamış dervişi ifade eder. Hangisinin şeyh olduğu ise sağdaki kuşun başındaki sikkenin daha uzun oluşuyla anlaşılabilmektedir. Manevi tekamülünü tamamlamış kişiler, dünyevi isteklere karşı ölü gibidirler. Dolayısıyla dünyaya karşı suskun, manevi âlemde huzur içindedirler. 

 


 

 

 

 

 

 













Yorumlar

Popüler Yayınlar